- oturmak
- оседать, давать осадку, садиться
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük. В.И. Макаров. 2005.
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük. В.И. Макаров. 2005.
oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uzun oturmak — hlk. 1) uzanarak oturmak, yarı yatmış durumda oturmak 2) şaka yatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne oturmak — 1) üzerine oturmak 2) tkz. hakkı yokken bir şeyi kendisine mal etmek Bunların nesi yoksa ele geçirip sonra da üstüne oturmak mümkün. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
büzülüp oturmak (veya kalmak) — bir kenarda çekingen bir tavırla oturmak Ankara ya kadar bir köşeye büzülüp kaldım. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
lök gibi oturmak — bir yere bütün heybetiyle, ağırlığıyla oturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kucağına oturmak — 1) (birinin) dizlerinin üstüne oturmak 2) argo (birinin) yaltaklanmak 3) argo (birinin) birinin amaçlarına alet olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
misafir gibi oturmak — 1) bulunduğu yerden her an ayrılacakmış gibi eğreti, üstünkörü oturmak 2) mec. hiç iş yapmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğreti oturmak — bir yerde çok kısa süre oturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru oturmak — uslu oturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iğne üstünde oturmak — diken üstünde oturmak Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu. B. Günel … Çağatay Osmanlı Sözlük
el el üstünde oturmak — herhangi bir iş yapmadan boş oturmak Herhâlde konağın kuytu bir köşesinde, gene el el üstünde oturuyor olmalıydı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük